Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ekonomiyi gündemde tutmak için başlattığı toplantıları sürüyor. Dış Ekonomik Bağlar Şurası (DEİK) ile birlikte gerçekleştirilen “Ticari Diplomasi Yolculuğu” buluşmalarının bu kere kikonuğu DEİK/Türkiye-Asya Pasifik İş Kurulları Koordinatör Lideri ve Türkiye-Hong Kong İş Kurulu Lideri Murat Kolbaşı oldu.
EGD YİK Üyesi ve Yeni Şafak Gazetesi İktisat Müdürü İbrahim Acar’ın moderatörlüğünde gerçekleşen toplantıda DEİK/Türkiye-Asya Pasifik İş Kurulları Koordinatör Lideri ve Türkiye-Hong Kong İş Kurulu Lideri Murat Kolbaşı Türkiye-Asya Pasifik ve Hong Kong ile ilgili iki ülke ortasındaki yatırım fırsatlarını anlattı.
Toplantıda konuşan Murat Kolbaşışu açıklamaları yaptı:
Asya-Pasifik Bölgesi’nde 17 ülkenin, 2 de bölgenin bulunduğunu tabir eden Kolbaşı, “Hindistan’dan başlıyor, Yeni Zelanda’ya kadar bu bölgeler, ülkeler yayılıyor. Bölge dediğimiz vakit da biz Hong Kong’u ve Tayvan’ı burada söylüyoruz.” bilgilerini paylaştı.
Türkiye’nin dış ticarette en fazla açık verdiği bölgenin Asya-Pasifik olduğunu belirterek her yıl yaklaşık 40 milyar dolar dış ticaret açığı gerçekleştiğini söz etti.
Bölgeye ithalat için gidilmesine rağmen ihracat emeliyle gereğince gidilemediğini anlatan Kolbaşı, iş dünyası ve kamunun birlikte çalışarak bu mevzuda sürdürülebilir adımlar atması gerektiğini belirtti.
“Son devirde önemli olarak turizm konusunda Asya’nın Çin başta olmak üzere bir yükselişi var. Dünyaya 150 milyondan fazla turist gönderiyorlar ve Asyalılar dünya turizm gelirlerini en fazla kısmını oluşturan küme pozisyonuna geldi. Turizmde Türkiye için çok değerli. Türkiye de pandemi öncesine döndüğümüz vakit dünyada en fazla turist ağırlayan 6. ülke pozisyonundayız. Hasebiyle Asya bu taraftan de bizler için değerli.”
Kolbaşı, Türkiye’nin tarihi İpek Yolu’nun güzergahında bulunduğunu belirterek, Asya’daki tren çizgilerinin son kıyısının Türkiye olduğunu, Çin’in 2012’den beri Nesil ve Yol inisiyatifini sürdürdüğünü belirten Kolbaşı, bu mevzunun Türk iş dünyasının da gündeminde bulunduğunu tabir etti.
“Bugün 170 milyar dolarlık ihracatın bir kısmını biz kendi Türk markalarımızla yapıyoruz dünyanın birçok yerine. Başkalarında de aslında yüklü olarak Avrupalı markalara fason olarak ihracatımız var. Ne yazık ki şu anda hala daha Türkiye’nin dış ticaret bilgilerinde Türk markasıyla yaptığımız ihracat verisi yok. Münasebetiyle bunun tam olarak bir oranını bulamıyoruz. Markalı ihracat ve markalı ithalatta bu datalar kıymetli. Türkiye 1996’dan bugüne kadar sanayi konusunda kendini geliştirdi. Bunun bilgilerini şöyle almak da mümkün. Bugün Almanya’nın doğusundan bir çizgi çekerseniz, Çin’in de batısındaki hududunu çizgi olarak alırsanız bu coğrafyada çabucak hemen her kesimdeki en büyük üreticidir Türkiye ve Türkiye’nin üretim kapasitesi yüksek olmakla birlikte yeni bir endüstrileşme olduğu için de bilhassa 2000’den sonra da bu gelişti ve makine parkı genç olan bir coğrafya olduk. Hasebiyle ihracatçılarımızın Asya-Pasifik’e odaklandıkları vakit fason olarak değil kendi markalarıyla bölgeye gitmelerini ben çok kıymetli görüyorum. Bu bahiste da Türkiye’nin talihi var.”
Türk perakende ve besin markalarının Asya-Pasifik’te tutunma talihi bulabileceğini söz etti, Mado’nun bölgeye 5 şube açtığı örneğini verdi.
Kolbaşı, Asya konuşulduğunda genelde “Uzak Doğu” denildiğini hatırlatarak, uzak sözünün düşürülmesi gerektiğini, Doğunun evvel zihinlerde yakınlaştırılması gerektiğini belirten Kolbaşı, “Önce beynimizde doğuyu yaklaştıralım akabinde nasıl ticaret yapacağız, nasıl oraya ihracat yapacağız, bunları konuşabiliriz. Zira sayılar gösteriyor, ithalat için gitmişiz oraya. Sayın Ticaret Bakanı’mız Ruhsar Pekcan Hanım’ın da dediği üzere, ‘Madem ithalat için oraya gidiyoruz, ihracat için de gitmek mümkün.’ Yalnızca biraz stratejiyi değiştirip oraya gerçek odaklanmamız lazım.” tabirlerini yer verdi.
Asya Pasifik’te kişi başına düşen gelirin gittikçe yükseldiğini anlatan Kolbaşı, lüks eser alıcılarının bu coğrafyada değerli bir potansiyel taşıdığını, Türk firmalarının Hong Kong ve Singapur üzere ticareti çok kuvvetli olan iki ülkeye odaklanması gerektiğini belirten Kolbaşı, Asya’ya açılmanın kıymetli fırsatlar getireceğini belirtti.
Asya-Pasifik ülkeleriyle bulunan ikili ticaret anlaşmalarındaki eksikliklerin giderilmesi için çalışmaların yapıldığını bu hususta önümüzdeki devirde değerli adımların atılmasını beklediğini söyledi.
“Çin’in 2012’de tanıttığı Jenerasyon ve Yol İnisiyatifi Türkiye’nin ihracatçılar için aslında bir handikap olabilir, kabul ediyorum. Lakin şöyle bir gerçek var: Biz bunu içselleştirsek de içselleştirmesek de Türkiye’nin kuzeyinden üste ulaştılar. Tekrar Türkiye’nin güneyinden Kahire’ye geldiler. Şahsen gidip gezdim Kahire’yi. Çin Kahire’de dev bir üretim üssü kurdu. Mısır’da ürettiği eseri hem Afrika Kıtası’na dağıtabiliyor hem de Mısır’ın özel muahedeleriyle, civar ülkelerle birlikte direkt Amerika’ya ihracat yapabiliyor. ABD’de konulan vergilerden de böylelikle muaf oluyorlar.
Dolayısıyla doğu batıya hakikat aslında geldi. Hatta bir atılım daha yaptı Çin, Yunanistan’daki Pire Limanı’nı aldı. Çabucak karşı kıyımız. O limana Kahire’den direkt sınır koyduğunda Pire Limanı’nın hacmi Türkiye’nin toplam limanlarının hacmini geçecek. Yani biz bunları istesek de istemesek de geliyorlar. O yüzden bizim AB üzere ‘bu hususta ne yapabiliriz’e bakıp bir an evvel konum almamız gerekiyor. Şöyle düşünebiliriz; doğudan batıya gelen trenler kesinlikle geriye dönerken boş dönmeyecekler. Biz onun içerisinde olabilir miyiz? Oraya eser ihracatı için yeni bir yol açılıyor sonuçta…”
Türkiye’nin Asyalılarla bir arada ortak üretimlerle AB’ye ve Afrika’ya birlikte gidebileceğini anlatan Kolbaşı, “Türkiye endüstrisi bunu fırsata çevirebilir.”
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı
